Yürekce yaşanan sevgilerin günleri olmaz , hatırlanmaya ihtiyaçları olmaz
Doğum günleri gibi senede bir defa
hatırlanma kaygıları olmamalıdır
telaşları olmamalıdır.
Sevgililer gününü kutlamak
kaybolan duygularımızdan mı kaynaklanıyor yoksa.?
ne garip dimi..?
Sevgimizin sadece
unutulmuşluğu nu mu körüklüyoruz
bu günler de,
başka farkındalıklarımız olmuyor mu .?.
Oysa sevgi ;
Yaratılan her şeyle dost olma
sanatı değilmidir.?.
Sevginin karşılığı dostluk değilmidir.?.
Bir karınca'nın, kedi'nin, kelebeğin de
sevgilisi dostu yok mudur.?.
Dilsizliğin dili, elsizliğin elleri olamazmıyız.?.
Bizden istenen sevgi sadece karşı cinse midir yoksa doğaya insana kainata
dolayısıyla hepsini var edene midir
ne dersiniz.?.
Yüreklerimizde ki harabeleri
sevgi saraylarına çevirip ağırlayacak misafirlerimiz senede birgün mü çıka gelsin?
Yoksa kapımız ardına kadar açık mı bekleyelim ne dersiniz.?.
Sevgi ; Yürek aynamızda ki yaşama mutluluğunun
gönlümüzde binlerce kere raks eden
teşekkür hazzından aşka gelip
kainata yaydığı pozitif enerji değil midir.?.
Bizim için yaratılmış yüz binlerce nimetin
kapımızda beklerken bize gösterdikleri sevgiden beslendikleri
sevgilerini sundukça da
mutluluk duymaları
var olma sebepleri değil midir.?.
Gönül saraylarımızda sevgi ustalarının yaptığı yüz binlerce odamız
can duygularla kapılarını açmasın mı?
oysa,ağırlıyacak dost sayımız
o kadar çok azalıyor ki
koca senenin sadece adı konmuş
bir günün de
bir avuç misafirlerimizi ağırlıyor
günün sabahında unutup gitmiyor muyuz.?.
Oysa, kapımızda yaşam enerjilerini
bizim sevgimizden alan nice canlar var, mutluluğumuz için bıkmadan usanmadan
köle gibi nöbet tutmaktalar
sana verilen değer bu kadar önemliyken
Sen onların dilini bilmiyorsan onların suçu ne.?.
Yunus Emre'nin yüreğin de ne var ki.?.
‘Sordum sarı çiçeğe,sen beni bilirmisin.
Çiçek eydur derviş baba sen YUNUS değilmisin.?.diye sesleniyor.
Gelin bizlerde bu dili dilleştirelim aramızda.
Yoksa
içi bomboş sahte duygularla ambalajlanmış
bir kolye’yi bir yüzüğü bir çiçeği
hediyeymiş gibi vermekten
nasıl bir haz alabiliriz ki?
Bir günlük kutlamalarımız
su’ya yazı yazmaya benzemiyor mu.?.
Bizi Yaratan; sevgi hamurunda pişmiş
kulluk aynasında süslenmiş
teşekkürü çok seviyor.
Barışık olmadığın dünya’ya
nasıl sevgi sunabilir
kardeşliği nasıl yayabilirsin ki.?.
14 Şubat geldiğinde
hem yürekce hem niyetce
MOR rengi tutalım ki
dostluklarımız bir günün ötesine geçebilsin
mor ötesi olalım.
mor ötesi sevgiler canda candır.
oysa morötesi ışık zararlıdır
ya sevgi ; asla....
mor rengi tutalım ki.
hem niyetlerimiz hayır olsun
hem de yüreğimiz mor rengin ötelerine geçsin
mor ötesi ışınlar bedenlere zarar verir. Duyguların morötesi gibi bir kaygıları yoktur zarar da veremezler..
Sevgi; bir köşede soğuktan büzüşmüş
bir düşkünü, çaresizi
enerjinle, sevginle,giysinle ısıtmak,
Sevgi ; Yardıma muhtaç biçare bir hayvana
kol kanat olmak karnını doyurmak değilmi dir.?.
Sevgililer günün de
senede birgünde olsa
sevgilinin sevdiklerinden
bir yetim'e,
bir öksüz'e, bir fakire
vicdan bahçesinden
gonca bir gül götürmelisin
onların semaları delen çilingirleri vardır
belki birisi elini kaldırır da
senin adına
dua eder,
yaran sarılır hastalığın iyileşir şansın açılır sende sevgili olursun .
Bu sene yürekce denemeye değmez mi
ne dersin.?..
Sunacağımız her gül ,
Peygamber efendimizin terinden yaratılmıştır unutmayalım....
Gül olanın aslı güldür
Peygamberin nesli güldür
Gül'den terazi yaparlar
Gül ile gül'ü tartarlar
Gül alırlar gül satarlar
Çarşı pazarı güldür gül...
SEVGİ ;
S= toprak demek, tevazu demektir,
Gökdelenler den yüksek başınla gururunla
nasıl girersin bu kapıdan,
E = Edep demek erdem demektir,
eğilmek, tevazu kanatlarını toprağa kadar
sermek demektir.
V = Vuslat demektir.
Ayrılıkları duyguların güzelliğiyle sevgiyle
çekip getirmek vuslatı yok edip kavuşmak demektir.
G = güzelliğin sevgi ile insan bedeninde vücut bulmasıyla var olan enerjinin kaybolmazlığıdır.
İ = İnsan olmaktır ,
insanca yaşamak, insan'da var olmak
insanı sevmek, incitmemektir.
Mancınığın tepesindeki taşın heyecanı gibi
vede dolunaya caka satan martının çığırtkanlığında,
morun salındığı yer,kuma dargın
yılan kıvraklığında
soğuk ve titrek nefeslerle 'amin' der gibi.
yıllanan gecelere salya sümük kuş konmaz kervan geçmez insanlıklara
önemsiz bir orta sayfa haberi.
sen geldiğin gün toprağımda
gül sevdası
aldı başını gitti
alaycı selvi rüzgarlarında,sahte gözyaşlarında.
dalından koparken kozalak olduğunun efsunundan uzak
pişmanlığın gözyaşlarında sahteleşen çokk garip bir yolcusun hayatımda.
başında kartondan kırmızı bir yobazlık küllahı her yerin salya sümük.
zamanı ululamaya çalışırken yitirdiklerin kıskacında.
midesine indirdiği lokmadan ötesi olmayan rezalet
ya Agobun meyhanesinde ya işin teranesinde.
alışılmışın dışında bir gece.
yıldızların kucağına indiğini sandığın tepenin uğultusunun hışmı bu
garipçe bir öykü.
aklı sağır eden kör eden sessizliğin sesi sadece.
''ah ulan rıza nerdesin'',sesi kısıklığında.
farkedilmeyen ayrılık.
ne zor morun ötesine geçebilmek.
sevgide boşluk bırakmadan kaynaşmak.
farkedilene kadar arkasından dualar okunan teşvikiye.
bu çok ağır bir roman.
şimdi iliklerimize kadar ıslanırken imamı duyarcasına.
''nasıl bilirdiniz''
''neyi''
''merhumu''
''iyi bilirdik''
meğer iyi değilmiş,
yıllarca bize seslenmiş,hastalanmış,varlıktan yokluğa düşmüş,yeni farkettik.
''ah ulan rıza'' bu osmanlı tokadı yüzümüze,
adına ne dersen de.
teşvikiyeden kalkan insanlığımızın tokadı bu.
yitirdiklerimizin ağıt sesleri.
yüklediğimiz,yüklendiğinde yitirdiğimiz
sevgi zorlaması bu
geriye kalan ne.?
koca bir hiççç...
ruyasaati
SEVGİLERİNİZ YÜREKCE OLSUN.